DOLAR 34,4273 0.27%
EURO 36,4479 0.58%
ALTIN 2.844,090,36
BITCOIN 3082717-1.31667%
İzmir
19°

HAFİF YAĞMUR

15:16

İKİNDİYE KALAN SÜRE

Güzelbahçe’de kadına şiddete karşı yürüyüş

Güzelbahçe’de kadına şiddete karşı yürüyüş

Güzelbahçe Belediyesi, kadın ve çocuk cinayetlerindeki artışa karşı yürüttükleri yürüyüş ve basın açıklaması ile şiddeti kınadı. Bu etkinlikte “Kadına kalkan eller kırılsın”, “Kadın, Yaşam Özgürlük”, “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” ve “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” sloganları atıldı, dövizler taşındı. Yoldan geçenler, korna çalarak eyleme destek verdi. Yürüyüşe CHP Güzelbahçe İlçe Başkanı Devrim Seyrek, Belediye Başkanı Mustafa Günay ve eşi Nermin Günay da katıldılar. Tabaoğlu Parkı’ndan başlayan yürüyüş, Güzelbahçe birinci balıkçı barınağında yapılan basın açıklamasıyla sona erdi. Belediye Meclis Üyesi Ezgi Naz Soysal, ilçe başkanlığı adına bir metin okudu.

ABONE OL
14 Ekim 2024 11:37
Güzelbahçe’de kadına şiddete karşı yürüyüş
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Güzelbahçe Belediyesi, kadın ve çocuk cinayetlerindeki artışa karşı yürüttükleri yürüyüş ve basın açıklaması ile şiddeti kınadı. Bu etkinlikte “Kadına kalkan eller kırılsın”, “Kadın, Yaşam Özgürlük”, “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” ve “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” sloganları atıldı, dövizler taşındı. Yoldan geçenler, korna çalarak eyleme destek verdi. Yürüyüşe CHP Güzelbahçe İlçe Başkanı Devrim Seyrek, Belediye Başkanı Mustafa Günay ve eşi Nermin Günay da katıldılar. Tabaoğlu Parkı’ndan başlayan yürüyüş, Güzelbahçe birinci balıkçı barınağında yapılan basın açıklamasıyla sona erdi. Belediye Meclis Üyesi Ezgi Naz Soysal, ilçe başkanlığı adına bir metin okudu.

“Biz kadınlar, hukuki, ekonomik, sosyal ve siyasi alanlarda eşit bir şekilde yer bulamıyor; yaşam haklarımız ihlal ediliyor. Gelirlerimizi eşit şekilde paylaşamıyor, savaş ve yoksulluktan en fazla etkilenen kesim oluyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Ülkemizde her üç kadından biri fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddete maruz kalmakta; her yıl artan bir şekilde yüzlerce kadın katledilmektedir. Küresel Cinsiyet Uçurumu raporuna göre, ülkemiz cinsiyet eşitliği sıralamasında 144 ülke arasında 130. sırada yer alıyor. Bu durum, kadınlarımızın istihdam alanlarından çekilmesine, sosyal güvenceden yoksun şekilde zor çalışma koşullarında çalıştırılmasına yol açıyor. Kadınların siyasete katılımı ve karar mekanizmalarında yer alması gereken düzeyde bile değildir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın gerçek adı, Kadın ve Eşitlik Bakanlığı olmalıdır. Bu bakanlık, temeline “aileyi” değil, eşit yurttaş olarak kadını güçlendirmeyi esas almalıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliğini ana akıma entegre etmek ve tüm kırılgan grupları güçlendirmek zorundadır.

6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un bir gereği olarak Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM) sayısının artırılması acil bir ihtiyaçtır. Resmi verilere göre Türkiye’de yalnızca 81 ŞÖNİM bulunmaktadır. 6284’ün yükümlülüklerini yerine getirmeyen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, yaşlılar, engelliler ve ihtiyaç sahiplerine yönelik Sosyal Hizmet Merkezleri (SHM) açmakla yetinmekte ve bunların kapasiteleri yetersiz kalmaktadır. Bakanlık, kadına yönelik şiddetle etkili bir mücadele konusunda samimi değildir.

Bizler, sadece kadınların değil, bu güzel ülkede ezilen tüm bireylerin yaşam haklarını savunmak için buradayız. Şiddeti meşrulaştıran tüm devlet aygıtları ve ideolojilere karşı durduğumuzu belirtmek için toplandık. 10 Ekim’de gerçekleşen Ankara Gar Katliamı gibi olaylardan, ülkemizin ortasında nesiller boyunca unutulmayacak bir şiddet sarmalından tanıyoruz bu durumu; toplumsal çürümüşlükten tanıyoruz. İfade özgürlüğümüzü savunurken maruz kaldığımız orantısız şiddetten de tanıyoruz.

Kadın cinayetleri yalnızca münferit olaylar değildir; bunlar politik cinayetlerdir. Erkek şiddeti, belirsiz bir olgu ya da ezilenlere karşı başvuranların hasta, sapık veya eğitimsiz oldukları için yaptıkları bir durum değildir. Erkek şiddeti, kadınları baskı altında tutmaya devam etmek için kullanılan, erkek egemenliğini sürdüren mekanizmaların temelidir. Kadın cinayetleri, kadınların bedenleri, cinsellikleri, kimlikleri ve hayatları erkeklerin kontrolünde olduğu için bu kadar yaygındır. Bu nedenle mahkemelerde, karakollarda ve yasalarda kendine bu kadar güçlü dayanaklar bulabilmektedir. Erkek şiddeti; dayaktan, tacizden, tecavüzden, intihara sürüklemekten, kadın cinayetlerine kadar uzanmaktadır” dedi.

‘Şiddetin ortağı olmayın’

Şiddete maruz kalan kadınlar için erkek egemen zihniyete uygun davranışların kabul edilemeyeceğini belirten Ezgi Naz Soysal, “Evine gönderen polise, erkeklerden yana olan yasalara, şiddet gören kadınları koruyamayan devlete, tüm ezilenlerin cinayetlerini meşrulaştıran ve cinsiyetçi bir dille haber yapan medyaya, haksız yere tahrik indirimi yaparak kadın öldürme bahanelerini ödüllendiren yargıya sesleniyoruz: Siz, ezilenlerin katillerinin suç ortaklarısınız. Şiddetten kaçan ve sığınma ihtiyacı duyan biz kadınlar için devlet kaynaklarını kullanmak zorundadır. Devlet, erkek dilini kullanmaya devam ederken, kadına yönelik şiddeti önlemek için hayata geçirdiği politikalarında “mış” gibi yapmaktadır. Bu durumda bizler, en temel hakkımız olan yaşam hakkımız için mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Sadece eylül ayında öldürülen kadınların %65’i kendi evlerinde, %47’si ise evli oldukları erkekler tarafından öldürüldü. Eylül ayında 34 kadın öldürüldü, 20 kadının ölümü ise şaibeli ve şüpheli. Biz kadın cinayetlerinde ve kadınlara yönelik suçlarda “bahane” kabul etmiyoruz! Erkek egemen “mazeretlere”, “haksız tahrik” indiriminin uygulanmasına da karşıyız. Yasalar bizden yana olmadığı sürece hiçbir yerde güvende değiliz.

Bizler Fatma Şen’iz, Bizler Nevin Yıldırım’ız, Bizler Münevver Karabulut’uz, Bizler Sevim Zarif’iz, Bizler Özgecan’ız.

İstanbul Sözleşmesi hukuksuzca feshedilmeseydi ve 6284 sayılı yasa uygulansaydı, bu kadınlar hala hayatta olabilirdi. Devlet ve siyasi iktidarlar, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın önlenmesi için gerekli yasal düzenlemeleri yapmak, tedbirleri almak ve toplumsal zihniyetin dönüşümünü sağlamak zorundadır. Bu çürümüşlüğe bir son vermek için politikalar üretmek ve bunları ödünsüz uygulamak zorundadırlar. Ayrıca bu alanda faaliyet gösteren tüm yerel yönetim ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapmak da elzemdir. Öldürülüyoruz, katlediliyoruz ve buna artık dur demek istiyoruz” dedi.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.